PİRİNCİN TAŞLARI
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep tayip Erdoğan, tam On ay sonra AB Dönem Başkanlığını yürüten Bulgaristan’da görüşmelere katılmak için gitti. AB toplantısından olumlu bir sonuç çıkmayacağı açıkça ortada. Bana sorarsanız “ne umuyoruz, ne buluyoruz?” Avrupa, teröre destek verdiği süre, buradan bir sonuç çıkmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da, Başbakan Binali Yıldırım’da, terörle mücadeleden taviz vermezler. Ok yaydan çıktı bir defa taviz yoktur...
Türkiye'nin AB yolculuğu deyince aslında ne anlamalıyız? 1963'de imzalanan Ankara Anlaşması'nı mı? Yoksa Osmanlı İmparatorluğu'nda III. Selim'in başlattığı Avrupalılaşma hareketi olan 1792 Nizam-ı Cedid'i mi? Veya Osmanlı Devleti'nin Avrupalı bir devlet olarak kabul edildiği, 1856 tarihli Paris Antlaşması mı?
Tarihin akışına baktığımızda Batılılaşma hareketinin 200 yılı aşan bir süreç olduğunu görürüz. Türkiye'nin AB yolculuğunu, modern anlamda, Ankaraanlaşması olarak esas alırsak, 56 yıldır devam eden bir serüven, bir yolculuğun göz atalım; 1963 Ankara Antlaşması, 1973 Katma Protokol, 1987 Tam Üyelik Başvurusu, 1995 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı ve GB, 1997 Lüksemburg Zirvesi ve Türkiye'nin İlişkileri tek taraflı dondurması, 1999 Helsinki Zirvesi'nde Adaylık Statüsü Tanınması, 2005 Türkiye'ye 3 Ekim'de Tam Üyelik Müzakereleri Başlaması 2005-2018 arası devam eden süreçte ise; İlişkiler, siyasi düzeyde beklenen seviyede değildir…
Yarım Asrı geçen bir macera içindeyiz. Klasik deyimle; ne kapıdan içerigirebiliyoruz, ne de kapı bir türlü kapanmıyor. Son 56 yılda, soğuk savaş sona erdi. Doğu Avrupa ülkeleri, AB'ye tam üye oldu. İngiltere Brexit ileAB'den çıktı. Ancak hala Türkiye, AB yolculuğunda, geleceğini arıyor. Avrupa Birliği'nin bir barış projesi ve değerler manzumesi olduğumuhakkaktır. Gelişmiş ve ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler, yüksek seviyede yaşam kalitesi, hukukun üstünlüğü, her ülkenin ulaşmak istediği temeldir.
Ancak, Türkiye'nin de bu değerleri taşıdığını unutmamak gerekir. Doğu Avrupa ülkelerini neredeyse koşulsuz AB'ye tam üye yapan AB, neden Türkiye'yi tam üyelik için sürekli oyalıyor. Çok basit Vizelerin kaldırılması ile bin bir türlü gerekçeler sunuyor...
Geliştirilmiş üyelik kavramını ortaya atıp, “Biz Türkiye'yi AB'ye almayalım,özellikle Karar Mekanizmasında yer almasın” ancak, diğer tüm haklardanfaydalansın demek mi? İstiyor. Zaten hiçbir zaman alınmayacağını neden açıkça söylemiyor. Oyalama taktiği uyguluyor. Tarihe hesap vermekten mi korkuyor? Tarihi sorumluluğu, Türkiye'den mi bekliyor? Kısacası Türkiye'den, “Ben AB'den kopuyorum”demesini istiyor? Bir bakıma Trexit mi bekliyor? Türkiye,AB'den çok şey öğrendi. GB sayesinde global ekonomiye entegrasyonu, rekabeti, kaliteyi, üretim alternatiflerini çeşitlendirmeyi, teşvik vedestekleri, AB kavramıyla bütünleştirdi. Bugün endüstri 4,0’ı hatta 5,0’ı tartışıyorsa, AB'ın katkısı unutulmaz. Biz geleceğimizin AB'de olduğuna inanan toplumduk. Ancak bugün baktığımızda % 68,8’lik bir oranla Türk halkı AB'ye inanmıyor…
Türkiye'nin AB yolculuğu, AB üyesi ülkelerdeki seçimlere kurban edilmektedir. Artan milliyetçilik, hatta ırkçılık, İslam karşıtlığı, göçmen sorunu, terörizm karşısında, AB geleceğe yönelik politikalar üretemiyor. İngiltere'nin AB'den kopuşu, milliyetçi/ırkçı partileri harekete geçirmiş ve bazı ülkelerde AB'den çıkalım sesleri yükseliyor. Türkiye G20 ülkesidir. Hızla büyüyen ekonomisinin yanı sıra, gelişenve güçlenen askeri gücü ve en önemlisi sosyal alanda yapısal değişiklikleri içselleştiren bir ülkedir. Elbette yaşadığımız temel sıkıntılar yok değildir. 15 Temmuz sonrası, AB'nin tutumu, bizleri farklıdüşüncelere yöneltmiştir. Batı İttifakı'nda yer alan Türkiye, ne AB ne de ABD'den beklediği desteği görememiştir...
Türkiye, AB yolculuğunda geleceğini net görmek istiyor. AB'de yaşanan siyasi ve ekonomik çalkantılar, siyasi entegrasyonun durması, derinleşmek yerine,genişlemeyi seçmesi, Almanya'nın AB üzerindeki ekonomik ve siyasi otoritesi,AB'nin Türkiye gibi büyük bir ülkeyi, ayak oyunlarına kurbanetmesi, AB'ni belirsiz geleceğe sürüklüyor. Türkiye bölgesel güçtür ve küresel aktör olma yolunda hızla ilerliyor. AB'nin bunu görmezden gelmesi şaşırtıcıdır. Görünen o ki Türkiye AB ilişkileri ve Türkiye'nin AB yolculuğu bir türlü bitmeyen hikâye olarak kalacaktır. Sanıyorum bu yolculuk hikâyesi ne Türkiye, ne de AB sonlandıracaktır. Nihai kararı Tarih ileride bizzat kendisi verecek. Türkiye’nin haklılığı ortaya çıkacaktır… VAHAP DABAKAN-KHA
Tarihin akışına baktığımızda Batılılaşma hareketinin 200 yılı aşan bir süreç olduğunu görürüz. Türkiye'nin AB yolculuğunu, modern anlamda, Ankaraanlaşması olarak esas alırsak, 56 yıldır devam eden bir serüven, bir yolculuğun göz atalım; 1963 Ankara Antlaşması, 1973 Katma Protokol, 1987 Tam Üyelik Başvurusu, 1995 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı ve GB, 1997 Lüksemburg Zirvesi ve Türkiye'nin İlişkileri tek taraflı dondurması, 1999 Helsinki Zirvesi'nde Adaylık Statüsü Tanınması, 2005 Türkiye'ye 3 Ekim'de Tam Üyelik Müzakereleri Başlaması 2005-2018 arası devam eden süreçte ise; İlişkiler, siyasi düzeyde beklenen seviyede değildir…
Yarım Asrı geçen bir macera içindeyiz. Klasik deyimle; ne kapıdan içerigirebiliyoruz, ne de kapı bir türlü kapanmıyor. Son 56 yılda, soğuk savaş sona erdi. Doğu Avrupa ülkeleri, AB'ye tam üye oldu. İngiltere Brexit ileAB'den çıktı. Ancak hala Türkiye, AB yolculuğunda, geleceğini arıyor. Avrupa Birliği'nin bir barış projesi ve değerler manzumesi olduğumuhakkaktır. Gelişmiş ve ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler, yüksek seviyede yaşam kalitesi, hukukun üstünlüğü, her ülkenin ulaşmak istediği temeldir.
Ancak, Türkiye'nin de bu değerleri taşıdığını unutmamak gerekir. Doğu Avrupa ülkelerini neredeyse koşulsuz AB'ye tam üye yapan AB, neden Türkiye'yi tam üyelik için sürekli oyalıyor. Çok basit Vizelerin kaldırılması ile bin bir türlü gerekçeler sunuyor...
Geliştirilmiş üyelik kavramını ortaya atıp, “Biz Türkiye'yi AB'ye almayalım,özellikle Karar Mekanizmasında yer almasın” ancak, diğer tüm haklardanfaydalansın demek mi? İstiyor. Zaten hiçbir zaman alınmayacağını neden açıkça söylemiyor. Oyalama taktiği uyguluyor. Tarihe hesap vermekten mi korkuyor? Tarihi sorumluluğu, Türkiye'den mi bekliyor? Kısacası Türkiye'den, “Ben AB'den kopuyorum”demesini istiyor? Bir bakıma Trexit mi bekliyor? Türkiye,AB'den çok şey öğrendi. GB sayesinde global ekonomiye entegrasyonu, rekabeti, kaliteyi, üretim alternatiflerini çeşitlendirmeyi, teşvik vedestekleri, AB kavramıyla bütünleştirdi. Bugün endüstri 4,0’ı hatta 5,0’ı tartışıyorsa, AB'ın katkısı unutulmaz. Biz geleceğimizin AB'de olduğuna inanan toplumduk. Ancak bugün baktığımızda % 68,8’lik bir oranla Türk halkı AB'ye inanmıyor…
Türkiye'nin AB yolculuğu, AB üyesi ülkelerdeki seçimlere kurban edilmektedir. Artan milliyetçilik, hatta ırkçılık, İslam karşıtlığı, göçmen sorunu, terörizm karşısında, AB geleceğe yönelik politikalar üretemiyor. İngiltere'nin AB'den kopuşu, milliyetçi/ırkçı partileri harekete geçirmiş ve bazı ülkelerde AB'den çıkalım sesleri yükseliyor. Türkiye G20 ülkesidir. Hızla büyüyen ekonomisinin yanı sıra, gelişenve güçlenen askeri gücü ve en önemlisi sosyal alanda yapısal değişiklikleri içselleştiren bir ülkedir. Elbette yaşadığımız temel sıkıntılar yok değildir. 15 Temmuz sonrası, AB'nin tutumu, bizleri farklıdüşüncelere yöneltmiştir. Batı İttifakı'nda yer alan Türkiye, ne AB ne de ABD'den beklediği desteği görememiştir...
Türkiye, AB yolculuğunda geleceğini net görmek istiyor. AB'de yaşanan siyasi ve ekonomik çalkantılar, siyasi entegrasyonun durması, derinleşmek yerine,genişlemeyi seçmesi, Almanya'nın AB üzerindeki ekonomik ve siyasi otoritesi,AB'nin Türkiye gibi büyük bir ülkeyi, ayak oyunlarına kurbanetmesi, AB'ni belirsiz geleceğe sürüklüyor. Türkiye bölgesel güçtür ve küresel aktör olma yolunda hızla ilerliyor. AB'nin bunu görmezden gelmesi şaşırtıcıdır. Görünen o ki Türkiye AB ilişkileri ve Türkiye'nin AB yolculuğu bir türlü bitmeyen hikâye olarak kalacaktır. Sanıyorum bu yolculuk hikâyesi ne Türkiye, ne de AB sonlandıracaktır. Nihai kararı Tarih ileride bizzat kendisi verecek. Türkiye’nin haklılığı ortaya çıkacaktır… VAHAP DABAKAN-KHA
0 Yorumlar