76. Cannes Film Festivali'nden notlar: Gerçeklere farklı açılardan bakmak...





Japon sinemasının özgün adı, sözgelimi Uzo’larla, Kurosawa’larla benzer yoğunlukları yakalayabilen ustalarından biri olan Hirokazu Kore-eda (1962) yine bir “eksik aile” konusunu işlemiş.

Babasını küçükken yitiren Minato, kuru temizleyicide çalışan dul annesinin üzerine titrediği, içine dönük bir çocuktur. Ortaokuldaki bir öğretmeni ve sınıf arkadaşlarıyla olan ilişkilerinden aşırı etkilenen, duyarlı, kırılgan, iç dünyası alabildiğine karmaşıktır. Ne annesi ne de öğretmenleri küçük Minato’yu anlayabilecek kadar dikkatlidir. Yetişkinler, kendilerine dayatılan rol kalıplarının, genel değerlerin ve toplumsal baskıların tutsağıdırlar. Sadece sınıf arkadaşlarından birinin yanında özgür ve mutludur Minato...

TOPLUMSAL...

Kore-eda’nın, 2018’de kendisine Altın Palmiye kazandıran “Arakçılar”dan daha karmaşık, bir basamak daha derinlikli, toplumsal gerçekliğiyle günümüzün küresel sorunsallarına da parmak basan “Canavarlar” ile, ana yarışmayı başlatıyor. Yönetmen, herkesin kulak vermesi gereken bir dizi olguya dikkat çekmekte: Gerçek olayları araştırıp incelemeden, bir çırpıda önyargıyla yorumlamak çok yanlıştır;  sorumsuz haberciliğin ve sosyal medyanın artan etkisine kapılarak hemen suçlu arayıp bulduğunu sanmak adaletle bağdaşmaz ve o “suçluyu” hızla yargılayıp cezalandırılmaya kalkmak dürtüsüyse en tehlikelidir...

Küçük kahramanımız Minato’nun söylediklerinden, davranışlarına yansıyan tuhaflıklardan, sorduğu soruların acayipliğinden, vücundaki kimi ufak yara/bere izlerinden kuşkulanan anne, sonuçta bir öğretmenin oğlunu aşağıladığını, hatta dövdüğünü ileri sürerek davacı olur. Katı kuralları ve gelenekleri olan Japon kültürüyle biçimlenmiş tutucu toplumsal düzenin getirdiği sıkıntılar, gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyecektir...

ÜÇ KİŞİNİN GÖZÜNDEN...

Peki, çekirdekteki saf gerçeğe nasıl ulaşmalı? Kore-eda, bilinen bir yöntemi, incelikli bir mizansenle hatırlatıyor. Olaylara, o gerçeği yaşayanların gözüyle, duygularıyla bakmak ve anlamaya çalışmak... Aslında, sadece kendinizi başkasının yerine koymak anlamına gelmiyor bu. O başkası olmak, olup bitenleri onun gözleriyle görmek, onun beyni ve yüreğiyle yeniden yaşayabilmek gerekiyor... 

Gerçek yaşamda hemen hemen imkânsız olan bu yöntem, sinemada çok daha kolay. Kore-eda, gerçek olayları üç değişik kişinin gözünden, ardı ardına ve iç içe anlatıyor; annenin, Minato’nun ve öğretmeninin yaşadıklarının farklılıklarını üç ayrı mizansen içinde kesiştiriyor!

Evet, hepimiz kolayca birer canavar kesilebiliriz.

Gerçekleri kavrayabilmek, doğruyu bulabilmek ve adil davranabilmek ise son derece güç, bir o kadar da zahmetli....

Yorum Gönder

0 Yorumlar