'Zakir KAYA "Ruh, beden, akıl, Tasavvuf "

Ruh, beden, akıl ve duygunun birbirleriyle ilişkileri nasıldır?


İnsan ruh ve bedenden müteşekkil bir varlıktır. Ruh, Allah tarafından üflenmiş olup ilahî bir menşei vardır. Bu sebeple insanı Allah’a götüren yolda ruhun güçlendirilmesi ve nefse galip olması gerekir. Nefis ise yine imtihan gayesi ile insana verilmiş, insanı dünyaya ve zevklere iten bir güç olup, buna hayvânî ruh ismi de verilir. Ruh, rahmanî nefs ise şeytanî etkilerin altındadır. Duygulara gelince bunlar insana mahsus, hem rahmanî hem de nefsanî yönleri olan ruhun ve nefsin yönelişleridir. Kızmak, sevmek, nefret etmek, haset etmek gibi pek çok duygumuz aslında dinin ve özellikle de tasavvufun ilgi alanına girer. Zira dinimizdeki pek çok günah ve sevap duygularla ilgilidir. Tasavvuf insanın sadece fiillerini değil, ruhunu güçlendirerek duygularını da kontrol altına almasını mümkün kılar. Duygularımız bize hayır veya şerre yönlendiren dâhili etkenler olduğu için bunların terbiye edilmesi, yani insanın sevgisini, nefretini, gazabını doğru şekilde yönlendirmesi gerekir. Tasavvuf, nefs muhasebesi, murakabe, tefekkür ve tezekkür gibi uygulamalarla duyguları kontrol etmeyi, doğru şekilde yönlendirmeyi bize öğretir. Bu manasıyla tasavvuf aslında bugün modern psikolojinin yaptığı çok önemli bir işlevi de yerine getirmektedir.
Akıl ise Allah Tealâ’nın bütün canlılar arasında insana bahşettiği en değerli yetenektir. Akıl doğru ile yanlışı birbirinden ayırmamızı sağlayan ilahî bir nurdur. Ne var ki akıl tek başına insanı hidayete götüremez. Diğer kabiliyetlerimiz gibi akıl da dîni süzgeçten geçirilmeli ve terbiye edilmelidir. Yoksa akıl kolaylıkla nefis ile işbirliği yapıp insanın kötülüklerini temize çıkarmanın bir aleti olabilir.
Tasavvufi eğitim ruhu beden memleketinde sultan yapar ve ruhun güçlenmesi ile akl-ı maaş dediğimiz dünyalık akıl uhrevi akla, akl-ı meâda dönüşür. Kısacası, ruh, beden, akıl ve duygu denkleminde asıl öğe ruhtur. Günümüz modern hayatında ise merkez nefis beden ve bunların hazlarıdır. O kadarki nefsin arzuları adeta putlaştırılmış ve hedonizmi (hazcılık) tek amaç haline getirilmiştir.

Tasavvuf, merkeze ruhu koymakla aklı, nefsi ve duyguları inkâr etmiş olmaz. Aksine bu hassalarımız daha yerinde ve kontrollü olarak bize hizmet eder. Bugün insanlığın bu hassaları kullanma konusunda büyük zaafları vardır. Tasavvuf bu manada hem Müslümanlara hem de bütün insanlığa yol gösterecek öğretileri içinde taşır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar